21
Nis
Can TV’ye konuk olan Yeşil Sol Parti İstanbul Adayı Hakan Öztürk, 1 Mayıs’a giderken “Artık bu iktidardan isteyecek bir şeyimiz yok. Tek beklentimiz tıpış tıpış gitmeniz. Bunları ‘biz yapacağız’ demeliyiz. Eğer emek veren, çalışan, ter döken oysa, yöneten de halkın kendisi olmalıdır.” dedi.
Yeşil Sol Parti İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı ve Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, Can TV’de Dilek Odabaş Bakır’ın sunduğu Gün Ortası programına konuk oldu. Öztürk, geçtiğimiz hafta Mardin, Siirt, Şırnak, Batman ve Diyarbakır’da gerçekleştirdiği seçim turunu değerlendirdi ve seçim sürecinin ‘6 sayacı’ dediği hedeflerini anlattı.
SEÇİM TURU: MUHTEŞEM BİR ETKİLEŞİM VARDI
Seçim turuna ilişkin konuşan Öztürk “Çok iyi gözlemler yaptık. Halkla diyalog halinde olduk, Yeşil Sol Parti’nin görüşlerini anlatmaya çalıştık. Muhteşem bir etkileşim vardı. Halk o kadar canlı ki, konuşmaya bir yerden giriyorsunuz onlar sloganlarıyla konuşmanın tamamını getiriyor. Sizin kadar oradaki toplum da konuşmacı. Öyle bir canlılık çok rastlanır bir canlılık değil. Örgütsel çalışmanın orada çok iyi işlediğini gözlemledim. Bu Türkiye’nin bir şansıdır.” dedi.
“TOPLUMUN SİYASALLAŞMASINI, SİYASETİN TOPLUMSALLAŞMASINI İSTİYORUZ”
Bundan sonraki süreçte kendi bölgesi olan İstanbul 1. Bölge’de çalışacağını ifade eden Öztürk, “Seçime az bir süre kaldı, iktidar bunu böyle düzenledi. Biz toplumun siyasallaşmasını, siyasetin de toplumsallaşmasını istiyoruz. O ise susturulmuş, talimat bekleyen bir toplum istiyor. 21. yüzyıldayız ama en sevdikleri kelime sürekli birinin üstten talimat vermesi.” sözlerini kaydetti.
Bu durumun en kötü örneğinin Maraş depremlerinde yaşandığını söyleyen Öztürk “Gösteriş yapabilecekleri bir işin talimatını almadıkları için ilk başta müdahale dahi etmediler. İnsanlar orada ‘bizi kurtarın’ diyerek canlarını kaybettiler. ‘Nasıl azametli gözükürüz?’ düzenlemesi yapmaya çalışırlarken insanlar o kolonların altında ölmüş.” dedi.
“HALKIN PARLAMENTOYLA ÖRGÜTLÜ BİR İLİŞKİSİ OLMALI”
“Toplum sadece bir şeye tepki göstererek var olamaz” diyen Öztürk, siyasal hedeflerin açık olarak öne sürülmesi ihtiyacını vurguladı. EHP’nin ilk hedefinin örgütlü halkın gücünün parlamentoya rengini vermesi olduğunu söyleyen Öztürk, “Bu hedeflerin bir tanesi halk örgütlerinin güçlenmiş parlamentodur. Bizde parlamentodaki iyi insan şöyle düşünülüyor; esnaf ziyareti yapmak. Bu durum parlamentoyu güçlendirmez. Demeliyiz ki, parlamentoyla halkın düzenli, örgütlü, organlı bir ilişkisi olması lazım.” dedi.
Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: “Parlamentodan insanlar gitsinler halkı dinlesinler. Ama oturup sadece nutuk atmasın, halkın sorunları nedir belirlensin ve halk da kendi söz, yetki, karar hakkını kullanmış olarak milletvekiline iletebilmiş olsun. O meclisin büyüklüğü ancak o zaman ortaya çıkar, o zaman güçlü bir meclis olur.”
“HALKLARIN KARDEŞLİĞİNİ YARATMADAN BİR ADIM İLERİ GİDEMEYİZ”
İkinci hedefin halkların kardeşliğinin yaratılması olduğunu söyleyen Öztürk “Belki de dünyanın en büyük ulusal sorununu yaşıyoruz. Bunu bu ülkenin her tarafına anlatmadan, bir sonuca varmadan halkların kardeşliğini yaratmamız mümkün değil. Türkiye’de halklar arasında bu sorunu yaratma düzeyi Amedspor meselesinde görüldü. O futbolculara yapılmadık şey kalmadı ve beyaz toros pankartı açıldı. Halkların kardeşliğini yaratmadan bir adım ileri gidemeyiz. Bu sebeple hiç açlık sınırıyla ilgilenilmiyor, Güney’deki sınırlarla ilgileniliyor.” ifadelerini kullandı.
Öztürk, “Bu durum Türk-Kürt halkları arasında olduğu gibi Alevi-Sünni halklarının kardeşliği açısından da böyledir. Bu elbette ki Anayasal düzlemde eşit haklara sahip olmak çerçevesinde olabilir.” dedi.
“HALKIN TEMEL İHTİYAÇLARINI KAMULAŞTIRACAĞIZ”
Halkın temel ihtiyaçlarının kamusal hizmet haline getirilmesinin en önemli hedeflerinden biri olduğunu söyleyen Hakan Öztürk “Sokak röportajında bir çocuk diyor ki ‘karnem iyi gelirse annem bana tavuk pişirecek’ diyor. Bizim çocuklarımız eğer aç kalacaksa biz ne açıdan başımız dik dolaşacağız? Halkımız dağılmış pazar yerlerinden meyve sebze toplamaya çalışıyor. Bundan daha acı ne olabilir?” dedi.
Öztürk, “Barınma, beslenme, ulaşım, sağlık gibi temel ihtiyaçlarla ilgili bütün işler kamu hizmeti olarak yapılmalıdır. Devletin olacağı bir yer varsa o da burasıdır. Anayasa’da da böyle yazar. Bu, kamu işletmeleri yaklaşımıyla olabilir. Sağlık sisteminde bunun acı sonuçlarını pandemide gördük. Madenlerde en basit bir kazada işçilerimiz yüzlerce metre toprağın altında öldü. Bunlar kamu mantığının geri çekilip özel işletmeler mantığının ileri sürülmesinin sonucudur. Bu ihtiyaçları kamu hizmeti değillerse kamulaştıracağız” dedi.
“KADIN CİNAYETLERİNİ, KADINA YÖNELİK HER TÜRLÜ ŞİDDETİ DURDURACAĞIZ”
Dördüncü hedeflerinin kadın cinayetlerinin, kadına yönelik her türlü şiddetin durdurulması olduğunu söyleyen Öztürk “İstanbul Sözleşmesi’ni zaten kaybettik, şu anda 6284’ü de ortadan kaldırmak istiyorlar. Şu anda aralarındaki o kötü anlaşmalar bunun üzerine kuruluyor. Biz halkın örgütleriyle mecliste etkili olamadığımız için bu halkın kadın hakları alanındaki tarihsel birikimleri yok ediliyor. Biz buna karşı bir tutum ortaya koyacağımızı belirtiyoruz.” dedi.
“BÜTÜN ÜLKEYİ KAPSAYAN BİR DEPREM POLİTİKAMIZ OLMALI”
Yeşil Sol Parti Adayı Öztürk, diğer hedefin ise deprem politikası olduğunu söyledi. “Deprem olduktan sonra depremi çözmeye çalışalım demek doğru değil.” diyen Öztürk “Yapılması gereken bilim insanlarının gösterdiği yolda yıkılmayan kentler yapmaktır. Bunu başarmış diğer ülkeler gibi genel bir deprem politikası ortaya koymalıyız. Uzun vadeli olarak bütün ülkeyi kapsayan, Türkiye’deki nüfus ve sanayi yapılanmasını ele alan bir deprem politikamız olmalı.” şeklinde konuştu.
“ÇALIŞMA SÜRESİ 6 SAAT OLMALIDIR”
Bir diğer hedeflerinin de işçi sınıfının çalışma saatlerinin azaltılması, koşullarının iyileştirilmesi ve üretilen değerden payının artırılması olduğunu söyleyen Öztürk “Makineleşme oluyor. Elektronikleşme oluyor. Yapay zeka oluyor, 4.0’a geldik deniyor. Ama hep durum şu: Burjuvazi 4, işçi sınıfı 0. Tüm bu gelişmeleri sağlayan işçi sınıfı insanlığın kendisi değil mi? Bütün bu gelişmelerden işçi sınıfının payına düşen ne? 8 saat çalışacakken 12 saat çalışıyor. O nedenle biz diyoruz ki günlük çalışma süresi 6 saat, haftalık 30 saat olmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“TEK BEKLENTİMİZ TIPIŞ TIPIŞ GİTMENİZ”
1 Mayıs’a yönelik tüm işçi ve emekçilere çağrı yapan Öztürk “Artık bu iktidardan isteyecek bir şeyimiz yok. Tek beklentimiz tıpış tıpış gitmeniz. Bunları ‘biz yapacağız’ demeliyiz. Biz yapmak üzere kendimizi 1 Mayıs’ta göstermeliyiz. Bütün işçi sınıfı, bütün emekçi halkımız, bütün kadınlar olarak 1 Mayıs’ta kendi hedeflerimizi haykırmalıyız. Eğer emek veren, çalışan, ter döken oysa, yöneten de halkın kendisi olmalıdır.” sözlerini kaydetti.
Yayının tamamını izlemek için tıklayın.
“SURUÇ KATLİAMI TEK DEĞİL”
Öztürk akşam saatlerinde, Suruç Katliamı’nın 93. ayında Kadıköy’de yapılan anmaya katıldı. Burada da bir konuşma yapan Öztürk “Maalesef Suruç Katliamı tek değil. Benzeri katliamların bir temsili gibi. Bu ülkedeki karar vericiler bunu yapabilir veya önünü açabilir pozisyona geldiler. Çok karanlık ve tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız. Tek adam rejimine son vermemiz gerekiyor. Bunun için tek yumruk, tek yürek, tek vücut olmak gerekiyor. Böyle olabilirsek bu karanlığı ve katliamları yaratan süreci durdurabiliriz.” dedi.