29
Kas

Gücünü halkın ve sınıfın örgütlenmelerinden almayan bir parlamento, güçlü olma sıfatını hak etmez

Partimizin Genel Başkanı Hakan Öztürk, Altılı Masa'nın anayasa teklifini yorumladı:

 

Altılı Masa’nın hazırlamış olduğu Anayasa Değişikliği Önerisi çok ürkek olarak hazırlanmış bir metin. 12 Eylül mantığının ve AKP siyasetinin baskılanması altında oluşturulmuş gibi gözüküyor.

En iddialı olduğu parlamentoyu güçlendirme konusunda yetersiz. Güçlü parlamentodan anladıkları bazı milletvekillerinin esnafı ziyaret etmesinin ötesinde bir ruha sahip değil. Oysa ki bu ülkede hak ve hürriyetlere sahip olması gereken kesimler çok fazla.

İşçi sendikaları ve mücadele birlikleri var, kadınların platformları ve demokratik kitle örgütleri var, öğrenci dernekleri var, yerel düzeylerde halk meclisleri var, Kürtlerin ve Alevilerin kimliklerini korumak üzere ortaya koydukları oluşumlar var. Bunlar halkın ve işçi sınıfının sınıfın örgütleridir.

Parlamento gücünü halkın ve sınıfın öz örgütlerinin; söz, yetki ve karar sahibi olabildiği süreçlerden almalıdır. Gücünü öz örgütlerin güncel politik tartışmasından alamayan parlamento, güçlü olma sıfatını asla hak etmez. Bu da göstermelik esnaf ziyaret etme politik kültürüyle sağlanamaz.

Altılı Masa hak ve hürriyetlerden bahsediyor ama bunların kısıtlanması konusuna gelince 12 Eylül ve AKP-MHP çizgisinden bir adım uzakta değil. Örneğin ifade ve basın özgürlüğünün sınırlandırılması konusunda “millî güvenlik, kamu düzeni ve bölünmez bütünlük” bahaneleri onlar için de aynen geçerli. 25 ve 28. maddelerinin gerekçesinde “sınırlama nedenlerinin evvelce mevcut olan bölümlerinin muhafaza edildiği” belirtiliyor. Aynı istisna mantığı “kanunsuz emir” maddesinde de kendini gösteriyor.

Oysa ki anayasa ve yasalarda sorun olan bu sınırlama ve kısıtlamaların kendisi. Şu anda en önemli anayasal hak ve özgürlükleri, bir kaymakamın bile ortadan kaldırabildiği günleri yaşıyoruz. Altılı Masa özünde bu çizgiden şaşmıyor. Başlıktaki yaldızlı özgürlük sözleriyle, önerilen anayasa maddesi hiç uyuşmuyor.

Sözüm ona “merkezî yönetimin mahallî idareler üzerinde siyasi baskı uygulamasına” çok karşılar. Bu anayasa düzenlemesinden sonra kayyımları İçişleri Bakan değil, onun talebiyle Danıştay atayacak. Kürt halkı daha ne ister ki? Aylar yıllar sonra Kürt meselesiyle ilgili getirdikleri “açılım” da bu.

Altılı Masa’nın pek kıymetli çalışmasına göre “milletlerarası antlaşmalarda geri çekilmek” artık TBMM’nin uygun bulmasıyla gerçekleşecektir. Gelgelelim olan olmuştur artık. Çıkılmış olan İstanbul Sözleşmesi’nden tek kelime dahi söz eden yok. Sonraki antlaşmalara bakacağız havasındalar.

Sonuç olarak batı cephesinde, gücünü halk örgütlerinden alan parlamento, işçi sınıfı, Kürt ve Alevi halkı, kadınların ve LGBTİQ+’ların eşitliği, ifade özgürlüğü ve yerel yönetimler adına yeni bir haber yok. Metin eleştirildiği gibi bir “restorasyon” metni bile değil.

Bizler, toplumun yararını ve çıkarını esas alan kapsamlı kamulaştırmalar yapacağız. İşsizliği ortadan kaldırmak ve daha insanca çalışma koşullarını ortaya çıkarmak üzere bir günlük çalışma süresini 6 saate indireceğiz. Diyalog ve müzakere zeminlerini yaratarak, Kürt sorununa adil ve demokratik bir çözüm getireceğiz.

Gücünü halk örgütlerinden alan bir parlamento için, öncelikle bu hükümeti göndermemiz gerekiyor. Onları göndereceğiz ve gerçekten demokratik bir anayasayla ülkemizi güzel ve güneşli günlere kavuşturacağız.

29 Kasım 2022 tarihinde Gazete Duvar'da yayınlanan röportajın tamamıdır.

wp_ehp