01
Kas
Kürt meselesinin çözümü yolunda bir eşik daha aşıldı.
Coğrafyamızda on yıllardır süren çatışmaların sona ermesi ve halkların eşitlik temelinde bir arada yaşayacağı bir geleceğin kapısının aralanması yolunda bir eşiğin daha aşıldığına tanıklık ettik. 26 Ekim'de PKK tüm güçlerini Türkiye sahasından çekme kararını açıkladı. Açıklanan geri çekilme kararı, kalıcı bir barışın mümkün olduğuna dair inancı pekiştiren bir dönüm noktası niteliğinde.
Kürt meselesinin çözümü yolunda bugün gelinen aşama, siyasi iktidarın bir lütfu değil, her şeyden önce halkların barış ve demokrasi mücadelesinin somut bir kazanımı olarak görülmelidir. Yıllardır bu topraklarda hüküm süren inkâr ve imha politikaları, bu kararlı mücadele karşısında iflas etmiş durumdadır. Sorunun güvenlikçi yöntemlerle ve baskıyla çözülemeyeceğinin, en değişmez sanılan tabuları savunanlar tarafından dahi kabul edildiği bir noktadayız. Barış mücadelesi, diyaloğu ve demokratik siyaseti tek geçerli yol konumuna yükseltmiştir.
Çözümsüzlüğü dayatan güvenlikçi politikaların iflas etmiş olması, meselenin Meclis çatısı altında ele alınmasını değerli bir demokratik kazanım haline getirmektedir. Sorunun güvenlik alanı dışına çıkarılıp meşru siyaset zeminine taşınmasını, korunması ve büyütülmesi gereken önemli bir adım olarak görüyoruz. Ancak artık içeriği boşaltılmış bir "kardeşlik" söyleminin ardına sığınma dönemi geride kalmalıdır. Kalıcı barış, ancak Kürt halkının kimliğinin, varlığının ve haklarının anayasal güvencelerle tanındığı, eşit yurttaşlık hakkının tüm boyutlarıyla hayata geçtiği bir zeminde filizlenebilir.
Silahların sustuğu, geri çekilme kararının alındığı bu dönemin kalıcı bir barışa evrilmesi, atılacak somut adımlara bağlıdır. Hukuki tanımanın kâğıt üzerinde kalmaması için, Kürt halkının mücadeleyle ileri sürdüğü taleplerin karşılanmasını sağlayacak geçiş hukuku düzenlemeleri ve demokratik entegrasyon yasaları gibi mekanizmalarla demokratik alanın tümüyle açılması bir zorunluluktur. Bu çerçevede, halk iradesinin kayyımlar eliyle gasp edilmesi gibi antidemokratik uygulamalara derhal son verilmeli; Kürt halkının barış mücadelesini yürüten siyasetçiler ve siyasi tutsaklar özgür bırakılarak demokratik siyasetin meşru muhatapları olarak tanınmalıdır.
Kürt meselesinin çözümü, ülkedeki demokrasi ve özgürlüklükler meselesinin çözümünden ayrı düşünülemez. Tesis edilecek barış, sadece Kürtlerin değil, ülkedeki tüm halkların, emekçilerin ve ezilenlerin ortak, tarihsel kazanımı olmaya adaydır. Tam da bu nedenle, bu topraklara barışın gelmesinden, kayyımların geri çekilmesinden, tutsakların serbest bırakılmasından veya Kürt halkının kendi diline ve kimliğine sahip çıkmasından kaygı duymak yersizdir. Süreci, demokratik çözüm iradesini zayıflatan tartışmalara kurban etmeden sahiplenmeyi tarihsel bir görev biliyoruz.
Tüm toplumsal kesimleri, barışı kalıcı kılacak ve eşit yurttaşlığı güvence altına alacak hukuki düzenlemeler için ortak mücadeleye davet ediyoruz. Savaş politikalarının yerini eşitliğe ve özgürlüğe bırakması için bu demokratik sürecin takipçisi olacağız.