img-267-aciklama

02
Eki

Kalıcı Bir Barış Toplumun Ortak İradesiyle Gelecek

Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı.

1 Ekim 2024’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Partisi sıralarıyla tokalaşmasıyla başlayan diyalog süreci, birinci yıl dönümünde farklı bir fotoğraf karesiyle gündeme damgasını vurdu. Silahların sustuğu, coğrafyamızın en köklü sorununa kalıcı bir barış tesisi için umut veren, Meclis komisyonunun kurulduğu bu kritik dönemde, siyasi aktörler arasındaki bu el sıkışmanın, siyasi muhataplığın ötesinde bir anlam taşıması mümkün değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, siyasi parti temsilcileriyle resepsiyonda bir araya gelmesi, bu çözüm sürecini kendi siyasi ajandasına tabi kılma çabasının bir yansıması olarak görülebilir. Ancak bu alışıldık yaklaşım, iktidarın istediği sonuçları yaratamayacaktır.

Barış ihtimalini hayata geçirmek üzere çözüm yönünde atılan adımlar olumludur. Erdoğan’la muhataplık ilişkisi kuranların, aynı zamanda yıllardır Kürt halkının özgürlüğü ve eşitliği için mücadele ettiğini dikkate almalıyız.

Çözümsüzlüğü derinleştiren bir kısır döngüye girmek yerine, bizler için asıl görev, atılan adımların kalıcı bir barışa ve demokratik çözüme hizmet etme potansiyelini görerek bu kanalları açık tutmak ve güçlendirmek olmalıdır. Enerjimizi, Kürt halkının eşit yurttaşlık temelindeki tüm siyasi ve kültürel haklarını anayasal güvence altına alacak hukuki düzenlemeleri hayata geçirmeye ve barışı kalıcı kılacak adımları kararlılıkla atmaya yoğunlaştırmalıyız.

Kürt sorununun çözümü, Türkiye’deki genel demokrasi sorununun çözümünden ayrı ele alınamaz. Bu perspektiften bakıldığında, tesis edilecek olan barış, sadece Kürtlerin değil, ülkedeki tüm halkların, emekçilerin ve ezilenlerin ortak, tarihsel kazanımı olacaktır. Bu sürecin nihai başarısını belirleyecek olan da Erdoğan’ın siyasi ikbalini düşünerek yaptığı manevralar değil; bu coğrafyada barışın ve demokrasinin hâkim kılınması yönünde verilecek ortak mücadelenin yaratacağı kolektif irade ve toplumsal basınçtır.

Tüm toplumsal kesimleri, bu tarihsel sorumluluğu omuzlamaya davet ediyoruz. Süreci, demokratik çözüm iradesinin gücünü azaltan tartışmalara kurban etmeden, ilkesel bir tutumla sahiplenmek ve barışın olanaklarını sonuna kadar geliştirmek gerekir. Çünkü gerçek, kalıcı bir barış, ancak tüm toplumun ortak iradesi ve kararlı mücadelesinin eseri olacaktır.

wp_ehp