img-266-aciklama

25
Eyl

EHP Parti Meclisi Toplantı Sonuç Bildirgesi

Emekçi Hareket Partisi Parti Meclisi, 21 Eylül Pazar günü İstanbul’da toplanarak Türkiye ve bölgedeki güncel politik gelişmeler üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulunmuştur.

Parti Meclisimiz aşağıdaki değerlendirmeleri kamuoyuna sunar:

Ülkenin bugünü ve geleceği, birbirinden ayrı düşünülemeyecek üç temel mücadele alanda düğümlenmektedir: ekonomi, demokrasi ve barış. Bu üç gündem birbirine yüzünü dönmüş bir bütündür; birinde yaşanacak gerileme diğerlerinde çöküşü hızlandırırken, birinde elde edilecek kazanım diğerlerinin kapısını aralayacaktır. Partimiz mücadeleyi ve çözümü bu bütünlük içinde kavramaktadır.

1.Türkiye ekonomisi büyürken emekçinin büyüyen pastadan payına düşen günden güne azalıyor. Yüksek enflasyon ve açlık sınırının altındaki ücretler alım gücünü eritiyor., Emekçi halk hem sandıktan çıkan iradesinden oluyor hem de ekmeği küçültülerek cendereye alınıyor. İktidarın, mevcut ekonomik durumu siyasi baskıyla kontrol etme çabası, toplumsal hoşnutsuzluğu ve itirazı daha da artıracaktır.

2.2026-2028 dönemini kapsayan yeni Orta Vadeli Program’ın (OVP) CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın polis ablukasına alındığı gece, sessiz sedasız yürürlüğe konması elbette tesadüf değil, bir zorunluluktur. Çünkü ilan edilen OVP’nin özü, halkın boğazından kesilecek trilyonlarca liralık verginin bir avuç faiz asalağına aktarılması ve Boğaz köprüleri gibi stratejik varlıklar dahil ülkenin kaynaklarının son damlasına kadar sermayeye peşkeş çekilmesidir. Böyle bir ihanet programı da ancak baskı ve zorbalıkla uygulanabilir.

3.Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) yönelik siyasi girişimler, yalnızca politik sonuçlar doğurmakla kalmamakta, aynı zamanda ekonomiye de ciddi ve doğrudan maliyetler yüklemektedir. Mehmet Şimşek'in, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) yöneltilen bir soru önergesine verdiği yanıta göre, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alındığı 14-21 Mart haftasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın net rezervlerinde yaklaşık 11 milyar dolarlık bir erime meydana gelmiştir. Oysa, Hükümetin önümüzdeki dönemde köprülerin işletme hakkı satışından elde etmeyi öngördüğü özelleştirme geliri, bu tutarın yalnızca yarısına tekabül etmektedir.

4.Mevcut ekonomik koşullar, siyasi iktidarı giderek daha baskıcı bir tutum sergilemeye itmektedir. Toplumun alım gücünü her geçen gün daha fazla kısıtlayan ekonomik koşullar karşısında, halka sunacak bir vaat veya gelecek perspektifi kalmayan iktidar, yönetimsel başarısızlığını gizlemek için tek çareyi baskı ve zor mekanizmalarına yönelmekte bulmaktadır. Geri adım atma imkanları kalmadığından, verilecek her taviz kendi iktidarlarının sonlanmasına yol açacaktır. Seçilmiş yerel yönetimlere kayyım atanmasının ötesine geçerek, doğrudan seçimli işleyişe ve çok partili siyasal yaşama yönelik müdahalelerin temel nedeni de tam olarak budur.

5.İktidarın geri adım atma lüksü olmamasına rağmen, bu baskıya karşı direnenler sayesinde geri adım atmak zorunda kalmaktadır. Bunun en güncel örneklerinden biri, CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanması kararı karşısında verilen mücadeledir. Bu mücadele, söz konusu kararı toplum nezdinde gayri meşru kıldı ve bunun bir sonucu olarak kurultay iptali davasında mutlak butlan kararı çıkmaması, direnişin somut bir kazanım elde edebileceğinin kanıtı oldu.

Eğitime, kültür-sanata ve toplumun tüm kılcallarına yayılan bu kuşatma, sadece bir partiye yönelik değil; demokratik muhalefet zeminini tümden yok etmeyi amaçlayan bir saldırı konseptidir. Dolayısıyla mesele, basitçe "CHP’ye sahip çıkma" değil; demokrasiye, barışa ve özgürlükler mücadelesinin kazanımlarına sahip çıkmaktır. Görevimiz, Cumhur İttifakında beliren çatlaklardan faydalanarak iktidar cephesinde açılan en küçük gediği dahi demokratikleşme yönünde sonuna kadar genişletmektir.

6.Kürt meselesini çözümsüzlüğe mahkûm eden güvenlikçi politikalar, bu baskı rejiminin temel direklerinden birini oluşturuyor. Bu nedenle, meselenin çözümünün Meclis çatısı altına taşınması ve bu amaçla bir komisyon kurulması, demokratik siyasetin alanını genişletmek adına büyük önem taşıyor. Böyle bir adım, sorunu bir güvenlik meselesi olmaktan çıkarıp meşru siyaset zeminine taşıma potansiyeliyle değerlidir. Komisyonun, Kürt halkının eşit yurttaşlığını tanıyacak yasal düzenlemeleri hazırlaması, onların siyasi bir özne ve meşru bir muhatap olarak varlığının kabulü anlamına gelecektir. Yıllardır süren inkâr ve tecrit politikalarına karşı bu, korunması ve büyütülmesi gereken önemli bir kazanımdır.

7.Barış yolunda atılacak her somut adım, seçilmiş iradeyi gasp eden kayyım rejiminin siyasi zeminini aşındıracak ve ülke çapında demokrasi ve özgürlükler mücadelesine ivme kazandıracaktır. Kürt halkının barış ve eşitlik mücadelesini sığ bir anti-Amerikancılığa indirgeyerek bu süreçten uzak durmak, Türkiye’nin emperyalist hiyerarşideki ve bölgedeki yayılmacı rolünü görmezden gelmektir. Oysa bölgedeki en somut anti-emperyalist mücadele zeminlerinden biri, tam da bu eşitlik mücadelesinin kendisidir. Bu meşru mücadeleden ayrışmak yerine, barış, demokrasi ve özgürlükler temelinde ortak bir hat örmek hepimizin görevi olmalıdır.

Karşımızdaki tablo, ekonomik yıkım, baskı ve çatışmanın iç içe geçtiği bir sarmaldan ibarettir. Görevimiz, bu kısır döngüyü kırarak halkların ve emekçilerin çıkarına ekonomik refah, demokrasi ve barışı inşa etmektir. "Hemen ara zam, hemen erken seçim" diyerek yürüttüğümüz mücadele, bu çürümüş denklemi sarsacak ve yeni bir başlangıcın yolunu açacaktır. Emekten, demokrasiden ve barıştan yana politikaların hayata geçirilmesi için müttefiklerimizle birlikte, bütünlüklü çözüm önerileri geliştirmeye ve bu önerilerin yol ve yöntemlerini üretmeye devam edeceğiz. Ülkenin bu karanlık tablodan çıkışının yegâne yolu, ortak, kararlı ve bütünlüklü biçimde vereceğimiz mücadele olacak. 

Emekçi Hareket Partisi Parti Meclisi 

21 Eylül 2025

wp_ehp