img-232-aciklama

31
May

Yoksulluk Sınırında Yaşayanlara Gündelik Hayatı Aksatmak Haktır

Yoksulluk Sınırında Yaşayanlara Gündelik Hayatı Aksatmak Haktır

İzmir Büyükşehir Belediyesinde çalışan 23 bin işçi greve çıktı.

Yoksulluk Sınırında Yaşayanlara Gündelik Hayatı Aksatmak Haktır

İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN ve İZENERJİ’de çalışan 23 bin işçi, DİSK Genel-İş öncülüğünde toplu iş sözleşmesinde (TİS) sonuç alınamaması üzerine greve çıktı. İşçilerin greve çıkması üzerine çeşitli tartışmalar doğdu.

İzmir Büyükşehir Belediyesinin teklif ettiği en düşük net ücret 58 bin TL. İşçilerin istediği en düşük net ücret 82 bin TL. Görüyoruz ki, belediye işçileri yoksulluk sınırının altında yaşamak istemiyor. Belediyeye bağlı aynı işi yapan şirketlerde çalışan işçilerle aynı maaşı almak, eşit işe eşit ücret istiyor.

Yaşadığımız güncel ekonomik kriz, emekçileri açlığa mahkum etti, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale getirdi. 30 Mayıs 2025’te TÜRK-İŞ’in açıkladığı açlık sınırı 25 bin 92 TL, yoksulluk sınırı ise 81 bin 734 TL. Bu çarpıcı verinin karşısında, yoksulluk sınırında yaşamamak için en temel hak olan grev hakkını kullanarak ücret zammı mücadelesi başlatan İzmir Büyükşehir Belediyesi işçileri; halkı mağdur etmekle, gündelik hayatı aksatmakla suçlanıyor. Üniversite mezunları bile o kadar maaş almıyorken, hiçbir vasfı olmayan belediye işçilerinin zam istemesi ne haddineymiş(!)

Grev, işçilerin elindeki en önemli silahtır. Herkes bilsin ki, bir şehrin çöplerini toplayan, metrolarını ve otobüslerini çalıştıran, inşaatlarını yapan, uygulamalarını yazan işçi ve emekçilerdir. Emekçilerin gücü tam olarak buradan gelir, yaşadığımız hayatı üretenler onlardır. Bu üretimin karşısında alınan ücret, hak edilerek alınmış tek ücrettir. Ürettikleri değere el konulması ise sömürüdür. İşçiler greve çıktığında dönüp “Neden greve çıkıyorsunuz?” denemez, “Çok yüksek ücret istiyorsun!” denemez.

Ülkenin bütün işçileri ve emekçileri ücret zammı için mücadele etmeli, birlik olmalı ve açlık yoksulluk düzeninin karşısında çarkları döndürenin kendisi olduğunu bilmelidir. Emeğini satarak geçinen, ücretle çalışan her işçinin bulunduğu iş yerinde örgütlenmesi ve bu mücadeleyi yükseltmesi gerekir. Birlik olan, mücadeleyi yükselten herkesin ücreti artacaktır. Köle sahiplerinin karşısında bir kölenin diğer köleye dönüp onu kınaması, bu çağdaki en akıl dışı davranıştır. Hem İzmir grevinde hem de diğer tüm grevlerde gördüğümüz en tanıdık tavır budur. Üniversite mezunlarının daha yüksek ücret alması gerektiği iddiası elitizm değil de nedir?

“CHP’li belediyelerde grev olmaz, hükümete yarar” fikrinin artık geride bırakılması gerekir. AKP iktidardayken grev yapılamaz, CHP iktidarında grev AKP’ye yarar. Peki işçiler hangi koşullarda, ne zaman greve çıkmalı? İşçiler grev yapmak için sosyalizmi mi beklemeli?

Emekçinin ücret zammı için greve çıkması, emekçinin yoksulluğa mahkum edilmesinden daha ilginç değildir. Olması gereken, hakkımız olan budur.

İzmir Büyükşehir Belediyesi işçilerinin haklı mücadelelerinin yanındayız. Bu direniş bütün ülkeye dalga dalga yayılmalı. İzmir’den başlayan açlık düzenine karşı çıkış, bütün iş yerlerine, fabrikalara, atölyelere ve ofislere yayılmalıdır.

Herkes bilsin, emekçiler hakkını almadığı sürece gündelik hayat aksamaya devam edecek.

Emekçiye hemen ara zam!

wp_ehp