img-231-aciklama

20
May

Lozan'ı Değil Barışı Tartışalım

Lozan'ı Değil Barışı Tartışalım

Çözümsüzlüğe Son Vermek İçin

Diyoruz ki

Lozan'ı Değil Barışı Tartışalım

Son günlerde kamuoyunda, PKK açıklamasında yer alan bir ifadenin ardından önemli bir tartışma başladı. Söz konusu metinde, hareketin; kökeni Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası gibi belgelere dayanan Kürt halkına yönelik inkâr politikalarına karşı bir özgürlük mücadelesi olarak ortaya çıktığı tespiti yer aldı. Bu tespitin, bazı çevrelerce maksatlı ve çarpıtılarak sunulduğunu gördük. 

Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’nın, yarattıkları sonuçlar itibarıyla, bir asırdır çözüm bekleyen Kürt meselesinin tarihsel kökenlerinde önemli bir payı olduğu gerçeğini görmezden gelmek mümkün değil. Bu tarihsel bağlamı ve Kürt hareketinin kendi varlık nedenine dair bu tür tespitlerini ifade etmesini, demokratik bir tartışma ve toplumsal yüzleşme ile barışmanın bir gereği olarak görüyoruz. Bugün, Kürt halkı ve Kürt siyasi hareketi kendi kaderini bu coğrafyada halklarla birlikte, eşit ve onurlu bir yaşamı paylaşmaktan yana tayin etme yönünde iradesini beyan etmektedir. Ne var ki bu irade beyanı, tarihsel gerçeklerle yüzleşmeyi dışlamaz; bilakis, geçmişin yaralarını sararak geleceği, demokratik bir cumhuriyette eşit yurttaşlık temelinde birlikte kurma çağrısıdır. Lozan’a yapılan atıfları, bu topraklarda halkların gönüllü birlikteliğine ve eşit yaşam arzusuna yöneltilmiş bir tehdit gibi sunmak ise barışa giden yolları tıkamaya çalışmak anlamına gelir.

Kürt hareketinin demokratik çözüm yönünde attığı her adımın ardında gizli bir ajandanın ya da siyasi iktidarla kirli bir pazarlığın izlerini arayan, ortaya konan barış iradesini sürekli kuşkuyla karşılayan anlayışlar demokratik çözümün önünde engel oluşturmaktadır. Bizlere düşen görev, dile getirilen tarihsel gerçekleri ve eşit hak taleplerini, düşmanlık vesilesi haline getiren bu yaklaşımlara karşı durmaktır. Tüm enerjimizi demokratik siyasetin kanallarını sonuna kadar açmaya, Kürt halkının eşit yurttaşlık temelindeki tüm siyasi ve kültürel haklarını anayasal güvence altına alacak hukuki düzenlemeleri hayata geçirmeye ve barışı kalıcı kılacak adımları atmaya yoğunlaştırmalıyız. 

Bu topraklarda savaş, inkâr ve imha politikalarıyla bir yere varılamayacağı defalarca tecrübe edilmiştir. Artık savaş ve düşmanlık söylemlerini körüklemek yerine, eşitlik ve barış içinde yaşayacağımız bir geleceği; emeğin ve adaletin ülkesini kurma zamanıdır.

wp_ehp