24
Mar
Günlerdir Saraçhane Meydanını hıncahınç dolduran İstanbul halkı, siyasi iktidarın en büyük korkusu haline geldi.
Günlerdir Saraçhane Meydanını hıncahınç dolduran İstanbul halkı, siyasi iktidarın en büyük korkusu haline geldi. Halkın iradesini savunan bu kitlesel buluşmalar, iktidarın siyasi ikbalini tehlikeye attığı için her geçen gün sertleşen polis şiddetiyle bastırılmaya çalışılmakta, protestolara katılanlar ev baskınları ve gözaltılar yoluyla kriminalize edilmeye çalışılmaktadır.
İçinden geçtiğimiz süreç, mücadelenin hiçbir bileşenine karşı sudan bahanelerle mesafe koyma konforunu bizlere tanımıyor. “Başlangıçta iyiydi ancak sonra çok bozuldu” gibi söylemler, ancak oluşan toplumsal direnci kırmaya ve kitleleri düzene yedeklemeye hizmet eden söylemlerdir. Rejim, bu bilinci yerleşikleştirmek için polis şiddetini arttırmanın yollarını aramaktadır. Yaşanan gelişmeleri bir çırpıda anlamanın, yorumlamanın mümkün olmadığı günlerden geçiyoruz. Toplumun kolektif olarak ortaya koyduğu direniş, sosyal medya üzerinden yapılan hızlı değerlendirmelerle, etiketlemelerle tüketilemez. Rejimin en büyük hedefi, meydanlarda bir araya gelen kalabalıkları en kısa sürede dağıtmaktır. Ancak bunu yalnızca polisin fiziksel saldırıları ile gerçekleştiremeyeceklerini bilecek deneyime sahiptir. Şu an meydanları dolduranlar ise mücadele deneyimi -ne yazık ki- az olan milyonlarca yurttaştır. Tam da bu nedenle, birlikte hareket etmeyi, ortak mücadele yürütmeyi ve birlikte kazanmayı öğrenmek durumundayız.
Fiziksel saldırılara paralel olarak; protestolara katılanların farklı kimlik, aidiyet, siyasi görüş ve tercihlerini belirginleştirip ayrıştıracak yöntemlere başvuracaklardır. Ancak bilinmelidir ki eylemlere katılanlar farklı düşünce yapılarına, inançlara ve kimliklere sahip olsa da temel hedefte birleşebilirler. Mesele dün 3-5 ağaç meselesinden ibaret olmadığı gibi, bugün de 3-5 aday meselesinden ibaret değildir. Mesele asgari demokratik normlara, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkılması ve faşizm tehlikesinin yenilgiye uğratılmasıdır.
İBB binasının yer aldığı Saraçhane meydanı, bugün tek adam rejiminin saldırılarının toplumun direnişiyle karşılaştığı mücadele alanıdır. Bugünün somut koşullarında politik olarak ısrarcı olunması gereken, siyasi iktidarın halk iradesini gaspına geçit vermemek, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmak, İstanbul Büyükşehir Belediyesine atanması muhtemel kayyımı kitlesel mücadeleyle bertaraf etmek için, sürekli ve kitlesel biçimde Saraçhane Meydanı’nda olmaktır. Halkın iradesinin ve demokrasi mücadelesinin sembol mekânı haline gelen Saraçhane Meydanı, bu yönüyle bugünün savunulması gereken en önemli mücadele ve buluşma mevziisidir. Kararlı ve sürekli bir mücadeleyle bu meydan, günü geldiğinde halkın zaferine tanıklık eden bir yer olacaktır.
Saraçhane başta olmak üzere, ülkenin dört bir yanında meydanlarda farklı toplumsal kesimlerin bir araya gelmesi, direnişte kendi itirazını kendi yöntemleriyle ifade etmesi, birlikte mücadelenin sürekliliğini sağlayacak olan durumdur. Mücadelenin her kesimi kapsayacak şekilde büyütülmesi; marşlardan, şarkılara, halaylara, yürüyüşlere kadar tüm protesto biçimlerinin bir araya gelmesiyle, boykotla ve genel grevle mümkündür.
Görülüyor ki iktidar bir yandan şiddetin dozunu, diğer yandan ise kitleleri ayrıştıracak yönde propagandanın dozunu artıracak. Bu hamlesine CHP içinden ortaklar bulduğu gibi, politik bir yönü tayin etme zahmetini hiçbir zaman üstlenmeyen her kesimden muhalifi de ortak etmekte zorlanmıyor. Ancak biz hedefimizden şaşmayacağız. Polis şiddeti ve gözaltı terörü karşısında kimseyi yalnız bırakmayacağız. Meydanlarda toplanmanın önündeki engellere karşı toplanmayı, yürümeyi, mücadeleyi sürdürmeyi savunacağız.
Bu uzun soluklu bir mücadeledir ve kısa sürede sonuçlanmayacaktır. Bizler her gün, her an, hep birlikte, hepimizin ortak dikkati ve mücadelesiyle zafere ulaşacağız. Bu halkın ne kadar çetin ceviz olduğunu, her seferinde yangın ormanlarında yetiştirdiği binlerce fidan olduğunu bir kez daha göstereceğiz.
Sloganlarımızı hiç ama hiç unutma. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiçbirimiz!