06
Kas
12 Eylül’ün faşist-baskıcı politikalarının bir yansıması olarak üniversite özerkliğini, demokratik kazanımları ortadan kaldırmanın, gençlik mücadelesini baskı altına almanın aracı olarak kurulan Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) 41 yıldır varlığını koruyor.
Darbe rejiminin akademiyi ve üniversite gençliğini sindirmenin aracı olarak kurduğu YÖK; egemen sınıfın üniversitelerin özerkliğine karşı süren siyasal, ekonomik kuşatmasının aracına dönüştü. Büyüyen sermayenin olanaklarına, ideolojik programı doğrultusunda üniversitelerin özgür, özerk ve bilim üreten yapılarını yok etme, baskılama çabası 12 Eylül darbesi ve beraberinde YÖK ile kalıcı bir duvar haline getirildi. Hükümetler değişse de YÖK, iktidar- sermaye işbirliklerinin üniversiteler üzerindeki gölgesi olmaya devam etti. “YÖK’ü Kaldıracağız” iddiasıyla iktidar olan AKP ise 20 yıldır YÖK’ün tüm uygulamalarını üniversitelerde baskı ve gericiliğin örgütlenmesinin aracı olarak kullanıyor. Üniversiteler, her geçen gün özgür düşüncenin, toplum yararına bilim üretiminin alanları olmaktan çıkıyor. Atanmış rektörlerin, üniversiteleri tek adamın emrine seferber eden, kampüsleri sermayeye ucuz iş gücü merkezleri olarak açan uygulamalarıyla, üniversite gençliğinin demokratik kazanımlarına yönelik saldırılarla, tek adam-sermaye ortaklığının yolu üniversitelerde YÖK eliyle düzenlenmeye devam ediyor.
İktidarın, öğrencilerin topluluk, kulüp, ÖTK gibi en temel birlik mekanizmalarını engelleyerek, yok sayarak, valilik genelgeleriyle baskı altına alarak sürdürdüğü saldırılar artmaya devam ediyor. Diğer yandan üniversitenin tüm olanakları sermayeye açılıyor. Bilimi sermayenin tekeline sunan, niteliksiz ve gerici bir eğitim akademik özgürlüğe karşı müdahalelerle inşa ediliyor. Kendinden olmayanı yok sayan, tek kutuplu bir siyaset meşru kılınmak istenerek eğitim programları gericileştiriliyor, Kürt gençlerinin anadilde eğitim talebi yok sayılıyor. Üniversiteler, kontenjanı gün geçtikçe arttırılarak, akademinin içi boşaltılarak ucuz işgücünün ve işsizler ordusunun rezerv alanları haline getiriliyor. Tüm bu kuşatmanın yanında üniversite yönetimlerinin yurt- yemekhane gibi temel ihtiyaçlara yaptığı zamlarla, öğrencilerin artan geçim sıkıntısıyla, üniversite yaşamından kopmasıyla gençliğin temel sorunları büyüyor. Tek adam yönetimi nasıl ülkenin demokrasi güçlerine, seçilmiş belediyelerine kayyımlar atayarak kendi dayanaklarını güçlendirmek istiyorsa üniversitelerde de atadığı rektörlerle aynı olanakları yaratmaya çalışıyor. YÖK de bu sorunları yaratan iktidar-sermaye ortaklığının kurumu olarak varlığını sürdürüyor.
Üniversite yönetimlerini fiilen AKP memurlarıyla kendine bağlayan tek adam yönetimi, en işlevsiz haliyle bile olsa YÖK’ten, tarihinden, kalıntılarından beslenmeye devam ediyor. YÖK 41 yıldır anti-demokratik yönetmelikler, soruşturmalar, ihraçlar ve toplamda üniversiteyi iktidarın siyasal çıkarlarına bağlama işleviyle üniversite gençliğinin karşısındadır. Üniversite gençliğinin bu koşullarda, nitelikli beslenme ve ücretsiz barınma gibi taleplerden demokratik taleplere, akademiye ve üniversite yaşamına, anadilde eğitim hakkına kadar uzanan saldırılara karşı ortak sorunlar ve talepler etrafında kendi mücadele birliklerini kurmaktan, parasız, bilimsel ve demokratik eğitim talebini büyütmekten başka çaresi yok. Tüm Türkiye gençliğini YÖK, sermaye ve tek adam yönetiminin ablukasına karşı demokratik ve özerk üniversite talebi etrafında mücadeleye çağırıyoruz.
YÖK ve tüm anti-demokratik kurumlar kapatılsın!
Üniversite özerkliğine yapılan müdahalelere son verilsin! Bilimsel ve demokratik bir üniversite eğitimi sağlansın!
Atanmış tüm rektörler istifa etsin! Üniversiteler demokratik seçimlerle üniversitenin bütün bileşenleri tarafından yönetilsin!
Emek ve Özgürlük İttifakı