07
Eki
İkbal ve Ayşenur’un yaşamlarını yitirmelerinin ardından kadın cinayetleri gerçeğini bir kez daha konuştuğumuz, kadınların Türkiye’nin her yerinde meydanları doldurarak hesap sorduğu günlerdeyiz. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2024 yılında Eylül ayı sonuna dek 295 kadın cinayeti, 184 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Tablo, gerçeği ortaya koymaya yetiyor da artıyor. Kadın cinayetlerini durdurmanın mücadelesini yıllardır verenler olarak, yapılması gerekenleri bir bir anlattık, anlatmaya da devam ediyoruz.
Nedeni politik, çözümü de politik olacak.
Konunun siyasi olduğu gerçeğini kabul ederek işe başlamalıyız. Şiddetin “bir grup sapkın, ruh hastası, madde bağımlısı erkek”ten geldiği ya da sorunun “sosyal çürüme” olduğu; son süreçte önümüze gelen hatalı popüler söylemler. Oysa çözümün yolu, dört yanımızı çepeçevre saran toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin son derece politik bir olgu olduğunu ortaya koymaktan geçiyor. Veriler, ekonomik gidişatın yarattığı yıkımın üzerine, bir de kötü yönetilen bir ülkede şiddetin de tırmandığını gösteriyor. Öyleyse sorun politik değil de nedir? İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, ekonomik veriler, yolsuzlukla mücadele, yönetenlerin hesap verebilirliği, tüm bunlarda ilerleme değil geriye gidiş var. Bu gidişatı tersine çevirmek, çözümün temelini oluşturuyor.
6284’ü uygulatacağız.
6284 sayılı Koruma Kanunu, elbette kadınların en önemli kazanımlarından biri. 6284 etkin uygulandığında kadınların hayatta kaldığını defalarca tecrübe ettik. Yasanın çok etkili ve geniş tedbirleri var. Zarar vermeyi önlemek üzerine kurulu bu yasayı, kuşa çevirmeden uygulamak, çözümün temellerinden birini oluşturuyor. Defalarca şikayetçi olan İkbal’i korumayanların elbette cinayette de sorumluluğu bulunuyor. Bu nedenle yasayı uygulamayan kamu görevlilerine, düzeyi her ne olursa olsun yaptırım uygulanması, çözümün bir başka temeli olarak önümüzde duruyor. Daha sonra cezasızlık boyutuna geliyoruz. Son günlerde karşılaştığımız bir diğer gerçek: Daha önce defalarca kadına şiddet fiili gerçekleştirip etkin ceza uygulanmamış erkekler tarafından hayata geçirilen şiddet örnekleri. Faillerin adeta sırtını sıvazlayanlara, cezasızlığa neden olanlara yaptırım getirilmesi çözümde şart.
Eşitlik için İstanbul Sözleşmesi şart.
Eşitlik yoksa şiddetin var olduğunu da çok iyi biliyoruz. Eşitliğin en temel garantisi olan anayasayı, modern hakları devamlı tartışmaya açmayan bir siyasi rejim kurabilmek, çözümün yapı taşlarından bir diğerini oluşturuyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için devletin sorumluluklarını bir bir anlatan İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekmek şöyle dursun, sözleşmeyi etkin biçimde uygulamaya koymak da çözümün önemli parçalarından. Kadınların iş yaşamına ve toplumsal yaşama katılması, temsilde eşitlik gibi önemli noktaları işaret eden sözleşmeyi feshetmek, çözümü dinamitlemekten başka bir anlama gelmiyor.
Şiddeti örgütlenerek durduracağız.
Eşitliğe inanır, eşitlik için politikaları hayata geçirir, kadınları etkin şekilde korur, cezasızlığı önlersek kadın cinayetlerini durdurabiliriz. Oysa siyasi iktidar, şiddete uğramalarını seyrettiği kadınların doğum şekline karışmakla meşgul! Açlık sınırına mahkum ettiği topluma çocuklar için dengeli beslenme önermekten utanmıyor. Defalarca söyledik, yine söylüyoruz: Yapmıyorsanız çekileceksiniz. Kadınların can simidi 6284 için seferberlik başlatan, görevini yapmayan kamu görevlilerinin peşine düşen, her davayı tek tek takip ederek cezasızlığı önlemek için mücadele veren örgütlü kadın hareketi çözümün tek yolunu bize işaret ediyor. Kadınları, LGBTİQ+’ları, çocukları, doğayı, hayvan dostlarımızı ve en temelinde emekçi halkı büyük bir felakete sürükleyen kapitalist sisteme karşı bütünlüklü mücadelemizle, özgürce yaşadığımız bir dünyayı var edebiliriz. Kimse korkuya kapılmasın. Şiddet bizi değil, biz bu şiddeti örgütlü mücadelemizle yeneceğiz. Kararlıyız, kadın cinayetlerini durduracağız.
#İkbalUzuner #AyşenurHalil #BuradayızDurduracağız