14
Nis

Oy Ver Emekçiler Kazansın

31 Mart yerel seçimlerine emekçiler için ekonomik bir yıkımın gölgesinde gidiyoruz.

31 Mart yerel seçimlerine emekçiler için ekonomik bir yıkımın gölgesinde gidiyoruz. Siyasi iktidar, ekonomik darboğazı emekçilerin haklarına saldırarak atlatmak istediğini gizlemiyor. Aksine yerel seçimin geçmesini beklediklerini itiraf ediyorlar. Bir yandan da toplumun  üzerinde kurdukları baskıyı koşulsuz sürdürmenin yollarını arıyorlar. Demokrasinin kırıntısı sayılabilecek anayasal işleyiş bile saray iktidarına fazla geliyor.

14-18 Mayıs genel seçimlerinin sonucu karşısında kendini muhalif olarak tanımlayan birçok insanın karamsarlığa sürüklendiğini yaşayarak gördük. Oluşan karamsar hava yerel seçimlere hazırlık sürecini de olumsuz yönde etkiledi. En önemli eksiklik, siyasi iktidarı geriletme hedefinin gündem olmaktan düşmesi sayılmalıdır. İttifaklar, adaylar ve programlar bu eksiklikle konuşuldu, tartışıldı ve sahneye çıktı.

Ancak hiçbir koşul, seçim sürecine bir duraksamaya yol açamaz. Her defasında ifade ettiğimiz üzere, bu seçim sürecini de önümüzde duran sorunların üzerinden atlayarak geçiştiremeyiz. Yerel yönetimler, halkımızın gündelik sorunlarının kökenine inebilmemiz, kendi çözüm önerilerimizi anlatmamız ve olumlu eğilimleri ortaya çıkarabilmemiz için bir fırsattır. Belediyeler kamunun gücüyle emekçilerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilir. Belediyeler, yeşil ve depreme dayanıklı şehirler planlayabilir. Patronların rantına ve karına göre değil; halk meclisleri aracılığıyla kamu yararını sağlamak üzere hareket edebilirler.

Bu doğrultudaki politik programımız ve beş ilçede gösterdiğimiz bağımsız adaylarla seçim mücadelemizi başlattık. İstanbul Bahçelievler’de Feyzanur Yılmaz, Kağıthane’de Sibel Uzun, Sultangazi’de Onur Keşt, İzmir Çiğli’de Hilal Susuz ve Ankara Yenimahalle’de Sanem Deniz Kural  öncülüğünde emekçilerin programına oy istemek için yollara düşüyoruz.

Yerel yönetimleri paranın, malın mülkün hakimiyetinden çıkarmanın mümkün olduğunu göstermek için, ilçe ilçe her sorunun çözümünü ortaya koyacağız. Emekçilerin tepesinde enflasyon ve işsizlik sopasının sallanmasına son verebiliriz. Belediyenin beton üretmekten başka şeyler de üretebileceğini, örneğin temel ihtiyaçların üretimine yatırım yapabileceğini anlatacağız. Temel ihtiyaçlara ulaşmak için ne servete, ne de metrelerce kuyruklara gerek olmadığını herkes görecek.

Beton saplantısı olanlar, yıkılmayacak evler inşa etmek için çaba göstermiyor. Evlerin yıkılması kader değil, mevcut yönetimin rant tercihinin bir sonucudur. Depreme dayanıklı, betondan ibaret olmayan, yeşile hasret kalmadığımız şehirler nasıl var edilebilir göstereceğiz. Yeşilin binalara dahi girebildiği, her avlunun, her sokağın ortak alanlarının var edilmesi için çok büyük bütçeler gerekmez. Bunun için rantçı müteahhit çetelerini aradan çıkarmanın yeterli olacağını göstereceğiz.

Kentin ve tek tek binaların kendi enerjisini ve suyunu üretmesinden, doğanın tahribatını engelleyecek dönüşüm planlarına kadar birçok yeni fikri ortaya koyacağız. Olmaz denilenin mümkün olduğunu göstereceğiz. Ortak alanları yalnızca uzaktaki ormanlar olmaktan çıkarıp, her kapının önünde bir kameriye ve binaların arka bahçesi olarak yakına taşıyacağız. Kadınları ev içine hapseden işlerden kurtaracak, gençlerin ortak alanlarını yeniden düzenleyeceğiz. Eşitsizlikle mücadele edenlerin çözüm önerilerini kendi meclisleri aracılığıyla yönetime taşımasının yolunu açacağız.

Emekçi halk en temel ihtiyaçlarına ucuza ulaşabilmek için, şafak vakti et kuyruklarına, akşam vakti pazar tezgahlarının altındakilere, şehrin diğer ucunda randevusu bile açılmayan hastane kapılarına mecbur kalmayacak. Her mahalleye yeteri kadar halk market ve halk lokantası girmesi için; sağlık ocaklarının artması, yeşil ortak alanların oluşması için emekçilerin yönettiği belediyeleri yaratmamız gerek.