14
Haz

Azami çalışıp, asgari kazanıyoruz Açlık sınırının ‘bi tık’ üstünde çalışmaya son

Asgari ücret tespit komisyonu bugün toplanıyor. Türkiye'deki emekçilerin büyük bölümünün mahkum edildiği asgari ücret yine emekçiler olmadan belirlenecek.

3 kuruş zam verecekler diye hem patronların, hem iktidarın eli titremeye, yüreği hoplamaya başladı. TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, "Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ndeyiz. Asgari ücret TL ile belirlensin" diyor. Ülkenin bütün kaynaklarını, ihalelerini dolarla sömürenler emekçinin hakkına sıra gelince 'yerli, milli' oluveriyor. Eski bakanın sözünü verdiği yoksulluk sınırının çok çok altında kalan "500 dolardan" bile caymanın yollarını arıyorlar.

Mayıs ayında açlık sınırı 10 bin lirayı, yoksulluk sınırı ise 33 bin lirayı aşmış durumda. Temel ihtiyaçlardaki zamları takip edemez olduk. 'Kulis bilgisi' olarak dillendirilen rakamlar hem gerçek enflasyonun hem de döviz kuru artışının fersah fersah altında. “Kimseyi enflasyona ezdirmedik” yalanlarına emekçilerin karnı tok. İlan edildikten 2 ay sonra açlık sınırının altında kalacak bir 'rekor zam' propagandasına emekçilerin karnı tok.

Semirmeye doyamayan patronlarla onların sözünden çıkmayan iktidarın gönlünden kopanla yaşayamayız. Milyonlarca emekçinin emeğini, alın terini çaylarını içerken tatlıya bağlayamazlar. Yoksulluk sınırının üzerinde bir ücretle, insanca yaşamak emekçilerin en doğal hakkıdır. Günde 6 saat çalışmak emekçilerin en doğal hakkıdır.

Şimdi asgari ücretin arttırılmasının enflasyonu arttırdığını, ekonominin 'şahane' düzeninin böylece sarsıldığını anlatıp duranlar da olacak. Enflasyonun artışının hesabı, o enflasyonun altında bizzat ezilen emekçi halktan sorulamaz. Bu nasıl bir düzenmiş ki emekçiye verilen 3 kuruşla sarsılıyor? O halde bu düzenin kendisinin sorgulanması gerekmez mi?

TÜİK’in açıkladığı değil, gerçek enflasyon ve o enflasyonun sürekli arttığı göz önünde bulundurularak, bir işçinin ailesi ile birlikte insani koşullarda yaşayabileceği, yoksulluk sınırının üzerinde bir asgari ücret belirlenmelidir. Masada işçiyi temsil ettiği iddiasıyla oturan sahte sendikalara güvenimiz yok. Ama bu ülkedeki her şeyi emeğiyle üreten işçi sınıfına güvenimiz tam. Konuştuğumuz bu ücret atla deve değil, asla kazanılamayacak bir şey değil. Tüm iş yerlerimizde, sendikalarımızda, Emekçi Hareket Partisi’nde örgütlenelim. Bizim olanı, hakkımız olanı alalım.