img-227-aciklama

16
Nis

Üniversitelerden liselere siyasallaşan eylem çizgisi kurtuluşun yolunu açıyor Diyoruz ki: Liseliler İyi ki “Siyasete Karışıyor”

İmamoğlu’na yönelik siyasi operasyonun ardından gelen diploma iptali ve tutuklama kararı, gençliğin biriken öfkesini sokağa taşıdı.

İmamoğlu’na yönelik siyasi operasyonun ardından gelen diploma iptali ve tutuklama kararı, gençliğin biriken öfkesini sokağa taşıdı. Üniversitelerden başlayan direniş dalgası kampüsleri, sokakları, meydanları sardı. Kent meydanlarında yankılanan sloganlar, rejimin baskıcı ve antidemokratik niteliğini sorgulayan milyonların sesi oldu. Bu dalganın hemen ardından, iktidarın liselere dönük yeni bir saldırısı liseli gençliğin de isyanını büyüttü. Siyasal iktidarın “proje okul” hamlesiyle yarattığı keyfi atama krizine karşı liseliler, “öğretmenime dokunma” diyerek mücadele saflarına katıldı.

Proje okul uygulamasıyla birlikte öğretmen atamaları, liyakatten ve nesnel ölçütlerden tamamen koparıldı; bu atamalar iktidarın kadrolaşma politikalarının bir aracına dönüştürüldü. Öğretmenlerin liyakate değil sadakate göre atandığı bu düzende, öğrenciler bilimsel eğitimden, özgür düşünceden ve nitelikli kadrolardan mahrum bırakılıyor. Bilimsellikten uzak, sorgulamayan ve itaatkâr bireyler yetiştirmeyi hedefleyen bu sistem, gençliği ideolojik bir kuşatma altına almaya çalışıyor. Dahası, MESEM gibi uygulamalarla çocuk yaşta gençler işçileştirilerek, sermayeye ucuz emek olarak sunuluyor; sömürüye ve geleceksizliğe mahkûm ediliyor. AKP-MHP iktidarının hayali, düşünen değil itaat eden, sorgulamayan ama üreten ve sömürülen bir gençlik yaratmak.

Ancak bu hayal duvara çarptı. Liseli öğrenciler, tayinlerle okullarından koparılan öğretmenlerine ve ellerinden alınmak istenen geleceklerine sahip çıkmak için okul okul, şehir şehir ayağa kalkıyor. Okul yöneticilerinin ve il-ilçe milli eğitim müdürlüklerinin tehditlerine rağmen, üniversiteli gençlikten aldıkları ilhamla sokağın dilini ve direnişin biçimlerini hızla benimsiyorlar. Farklı illerden, farklı okullardan yükselen sesler birbirine güç veriyor, mücadele ortaklaşıyor. “Öğretmenime dokunma!” sloganı sınıflarda, okul bahçelerinde, meydanlarda ve sosyal medyada yankılanırken, bu isyan yalnızca bir atama krizine değil, geleceksizliğe, kayyumlara ve tek adam rejiminin eğitim politikalarına karşı verilen topyekûn bir cevaba dönüşüyor. Gençlik bir kez daha gösteriyor: Bu rejimin sınır tanımayan saldırılarına karşı direnişin de mücadelenin de yaşı yok.

İktidarın derinleşen meşruiyet krizi karşısında elinde yalnızca baskı aygıtları kaldı. Ne gençliğe ne de topluma sunabileceği bir umut, bir gelecek vaadi var. Sadece sopayla çözülüşü geciktirmeye çalışıyor. Ama bu yöntem artık işlemiyor. Korkunun değil, cesaretin, umudun ve mücadelenin bulaşıcı olduğu günlerden geçiyoruz. Beşikten mezara kadar toplumu baskıyla yeniden şekillendirmeye çalışan rejim, karşısında her yaştan, her kesimden kendi mezar kazıcılarını yarattı. Artık her sokak, her okul, her fabrika ve işyeri iktidara karşı birer direniş mevzisi.

Bu düzenin bize sunduğu tek şey baskı, güvencesizlik ve karanlıksa; bizim kuracağımız gelecekte özgürlük, eşitlik ve dayanışma olacak. Gençlik, kadınlar, işçiler, öğrenciler ve tüm ezilenler bir araya gelerek bu rejimi tarihin çöplüğüne gönderecek. İrademizin, emeğimizin, geleceğimizin gaspına geçit vermeyeceğiz. 

Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!

wp_ehp